Dolar

32,3299

Euro

35,0822

Altın

2.286,60

Bist

8.967,32

'Türkiye'nin karşılığı sert olacaktır'

İKÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Akgün:- 'Türkiye, Trump'ın Kudüs kadarı karşısında sergilediği diplomatik başarısını Suriye'de yapılmak istenenler karşısında da gösterecektir'- 'ABD, 'İki örgüt birbirinden ayrı, PYD sadece Kürtlerden oluşmuyor' şeklinde cevaplarla Türkiyeyi ve dünyayı kandırmaya, oylamaya devam ediyor'- İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Pr

7 Yıl Önce Güncellendi

2018-01-15 14:56:40

'Türkiye'nin karşılığı sert olacaktır'
İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mensur Akgün, ABD'nin Suriye'de, Rusya, İran ve Türkiye'ye karşı askeri ve siyasi varlığını korumak amacıyla "PYD üyelerinden oluşan 30 bin kişilik bir güvenlik gücü kurma" hamlesine kalkıştığını belirterek, ''Türkiye, Trump'ın Kudüs kadarı karşısında sergilediği diplomatik başarısını Suriye'de yapılmak istenenler karşısında da gösterecektir.'' dedi.

İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mensur Akgün, ABD'nin Suriye'de sınır güvenliğini sağlamak amacıyla terör örgütü PYD üyelerinden oluşan 30 bin kişilik bir güvenlik gücü kurma kararına ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, bu kararla birlikte iki ülke arasında var olan gerginliğin daha da tırmanabileceğini söyledi.

''Görünen o ki ABD bu hamlesiyle sadece Türkiyeyi karşısına almakla ve Türkiye'nin zaten iyice azalmış olan güvenini daha da azaltmakla kalmayacak, bölge dengelerinin de sarsılmasına yol açacak." diye konuştu.

Akgün, ABD'nin PYD'ye verdiği desteği şu ana kadar DEAŞ'a karşı savaşla gerekçelendirdiğini, Türkiye'nin ''PYD PKK'dır'' şeklinde uyarılarına karşın ise ABD'nin ''İki örgüt birbirinden ayrı, PYD sadece Kürtlerden oluşmuyor'' şeklinde cevaplarla Türkiyeyi ve dünyayı kandırmaya, oylamaya devam ettiğini vurguladı.

Prof. Dr. Akgün, şöyle konuştu:

''1946'dan bu yana fiilen, 1952'den bu yana da resmen müttefikimiz olan Amerika, müttefikine karşı savaş veren bir terör örgütünü destekledi. Üstelik de bu örgüt kendisi tarafından terör örgütü olarak tescillenmişti. Umudumuz DEAŞ'a karşı savaş bittiğinde, ABD'nin desteğini çekeceği, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı göstereceği yönündeydi. Nitekim Türkiye'ye bu yönde en üst düzeyde sözler de verilmişti.

PYD'nin kontrolü altındaki topraklarda bir ordu kurulacağı, bu ordunun da ABD tarafından destekleneceği haberlerinin çıkması Türkiye'ye verilen sözlerin tutulmayacağına, Suriye sorununun çözümüne samimi destek verilmeyeceğine işaret ediyor. Belli ki ABD Suriye'de askeri ve siyasi varlığını korumak, Rusya ve İran karşısında dengeleyici bir unsur olarak kalmak istiyor. Bu da ABD'nin Suriye'de sonu belli olmayan bir denge oyunu adına müttefiki Türkiye'nin çıkar ve beklentilerinin görmezden gelmesi anlamına geliyor. Görünen o ki ABD eğer, çıkan haberler doğruysa, bu hamlesiyle sadece Türkiyeyi karşısına almakla ve Türkiye'nin zaten iyice azalmış olan güvenini daha da azaltmakla kalmayacak, bölge dengelerinin de sarsılmasına yol açacak.''

- ''Türkiye Kudüs kararındaki başarısını tekrarlayacaktır''

Akgün, NATO ve NATO'ya üye ülkelerin ABD'nin bu kararı karşısında hemen harekete geçip Türkiye'nin güvenliği noktasında acil çözüm üretmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin, Trump'ın Kudüs kadarı karşısında sergilediği diplomatik başarısını bu olayda da sergileyeceğine inandığını ifade eden Akgün, şöyle devam etti:

''NATO bilindiği gibi üyelerinin güvenliklerini korumak amacıyla kurulmuş olan bir örgüt. Üyelerinden birine saldırı olması durumunda da, üyelerinden birinin tehdit algılaması halinde de harekete geçmez zorunda. İttifaka üye ülkelerin saldırıya uğrayan ya da tehdit altında olduğunu düşünen ülkeye destek olması gerekiyor. Buna sadece konvansiyonel ya da nükleer saldırı değil terör saldırısı da dahil.

Nitekim 11 Eylül 2001'de ABD El Kaide'nin saldırısına maruz kalınca NATO 5. maddesini harekete geçirmişti. Şimdi benzeri bizim için de geçerli. Türkiye bir terör örgütünün tehdidi altında ama ona destek olması gereken en güçlü müttefiki o terör örgütüne destek oluyor. Bu paradoksun çözülmesi şart. Platformu da NATO. Dolayısıyla diplomatlarımıza, bakanlarımıza çok iş düşüyor. Eminim ittifakın içine düştüğü açmaz tüm müttefiklere anlatılacaktır. Türkiye, Trump'ın Kudüs kadarı karşısında sergilediği diplomatik başarısını Suriye'de yapılmak istenenler karşısında da gösterecektir.''

Akgün, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde PYD/PKK koridoru oluşmasını nasıl önlediyse bu hamleyi de önleyeceğini belirtti.

PKK'nın terör örgütü olduğu gerçeğinin Türkiye'ye ABD kamuoyu, düşünce kuruluşları ve kanaat önderleri nezdinde önemli imkanlar sunduğunu dile getiren Akgün, "Hatta belki hukuki imkan bile sağlayabilir. Kaldı ki askeri gücümüzü, olayları etkileyebilme kapasitemizi de hafife almayalım. Suriye'nin kuzeyinde PYD/PKK koridoru oluşmasını nasıl önlediysek, doğru strateji ve doğru zamanlamayla Suriye'deki gelişmelerin akışını da etkileyebiliriz. Son olarak da Astana ve Soçi üstünden başlattığımız inisiyatiflerin bize önemli imkanlar sağladığını hatırlamamızda yarar var diye düşünüyorum.'' değerlendirmesini yaptı.

- "Türkiye ABD'nin son kararından rahatsız"

İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadir Devlet ise ABD'nin sınırda 30 bin kişilik ordu kurma kararına Türkiye'nin çok sert yanıt vereceğini belirterek, ''Ankara, terörist diye adlandırdığı PYD'ye çok ciddi destek verme kararına sert tepki gösterecektir. Bu zaten olmaktadır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu salı günü Kanada ziyaretinde ABD Dışişleri Bakanı Re Tillerson ile bu konuyu mutlaka görüşecek ve Türkiye'nin tepkisini anlatacaktır.'' dedi.

Prof. Dr. Devlet haberlerde yer alan ''ordu'' ifadesinin çok net olmadığına dikkati çekerek şunları söyledi:

"Amerika öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri Koalisyonu Sözcüsü Ryan Dillon, Sınır Güvenlik Gücü adı verilen bu yeni askeri oluşumda koalisyondaki Kürtlerin daha ziyade kuzeyde Türkiye sınırında konuşlanacağını belirtti. Haberlerde her ne kadar ordu deniliyorsa da ABD'nin bu orduyu nasıl teçhiz edeceği, lojistiği nasıl sağlayacağı pek belli değil.''

Devlet, bu gelişmelerin Washington ile Ankara arasındaki ilişkilerin daha da gerginleşmesine neden olacağını söyledi.

Konuyla ilgili haberlerin yayılmasından hemen sonra, ABD'nin Ankara'daki Maslahatgüzarı Philip Konett'in Türk Dışişleri'ne davet edildiği saatlerde, ABD'nin de "Suriye'den çıkmayacağız" açıklamasını yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Nadir Devlet, şöyle konuştu:

''ABD'nin aldığı bu kararın bazı nedenleri olduğunu da unutmamak gerekir. ABD Suriye'deki gelişmelerde kendini dışlanmış hissetmektedir. Astana görüşmelerine ancak bir kere gözlemci olarak katılabilmiştir. Esas oyuncular Rusya, İran ve Türkiye olmuştur. Aslında Suriye'deki DEAŞ/IŞİD tehlikesi ile doğrudan mücadele eden Rusya, İran ve her ikisinin desteğindeki Esed rejimi olmuştur.

Dolayısıyla Rusya'nın, Kürtlere karşı açık tutumunu şimdiye kadar belirtmemişse de, şimdi tarafını netleştirmesi gerekecektir. 31 Aralık 2017 gecesi Suriye'deki Lazkiye/Hymeymin Rus hava üssüne drone'larla yapılan saldırının arkasında Rus basınında ABD'nin olduğu ima edilmeye başlandı. Malum her iki ülke birbirine ciddi şekilde rakipler.''



Haber Ara