Dolar

32,3169

Euro

35,0926

Altın

2.299,76

Bist

9.050,08

ABD, Rusya, Çin, Suriye ve Venezuela!

6 Yıl Önce Güncellendi

2019-03-06 08:23:39

ABD, Rusya, Çin, Suriye ve Venezuela!

Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu, Bulgaristan'da 400 ABD askerinin katılımıyla başlatılan ve 8 ay sürecek askeri tatbikatın, “Rusya'ya karşı kuşatma ve caydırma politikası” olduğunu belirtti. ABD Balkanlar'daki askeri varlığını da tahkim ediyor, Doğu Akdeniz'deki askeri varlığını da. DAEŞ'i Sina ve Fergana bölgesinde konuşlandırdı.

Ateşoğlu'na göre, yeni Soğuk Savaşvari olan bu durum, ABD'nin Rusya'ya karşı kuşatma ve caydırma politikasıdır. Ve bölgemizde devam eden savaşlar da aslında vekalet savaşlarıdır. Vladimir Putin de boş durmuyor; “ABD, Avrupa'ya füze sistemleri konuşlandırırsa buna aynı şekilde karşılık veririz, yeni silahlar ve teknolojiler geliştirmeye devam ediyoruz” diyor.

“En önemli engellerden biri Montrö Boğazlar Sözleşmesi”..

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre “Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemileri 21 günden fazla kalamaz” ama Romanya, NATO üyesi olduktan sonra ABD kendine yeni bir açık kapı bulmuş durumda.  ABD bu yolla Romanya ve Bulgaristan üzerinden Rusya'ya mesaj yolluyor.” Hasan Köni de bu konuya dikkat çekiyor: “ABD Rusya'yı Ukrayna'nın alt tarafında sıkıştırmaya çalışıyor.”

Gerçek şu ki, güçlü devletler stratejik mevkilere güç kaydırarak mevzi kazanmaya çalışıyor. Bu da varolan “dehşet dengesi”ni ve “savaş riski”ni her gün biraz daha artırıyor. Bu da tehdidi daha da artırıyor.

Havada, karada, denizde ve uzayda giderek daha fazla çatışma riski taşıyan ciddi bir rekabet sözkonusu. “İt dalaşları”, “Tacizler” artık sıradanlaştı. ABD Kuzey Kore'yi bıraktı Çin'le cedelleşmeye başladı.

Suriye'deki ABD varlığını da bu çerçevede değerlendirmek gerek. ABD'nin “Arap NATO'su”  projesi, Çin'in FAV adasını kiralaması da aynı politikanın sonucudur.

Haberlere bakın, Bulgaristan'ın güneydoğusundaki Novo Selo Amerikan-Bulgar Kara Kuvvetleri poligonunda 23 Şubat'ta tatbikat başlatıldı. ABD Silahlı Kuvvetleri, Avrupa güçlerinden 400 personelin yanı sıra tam teşekküllü M2A3 Bradley, UH-60 Blackhawk ve HH-60 Pave Hawk helikopterleri, M1064 mayın atar zırhlı araçları ve diğer silahları kademeli olarak Novo Selo'da konuşlandıracak. Bulgar Kara Kuvvetleri personelinin de katıldığı tatbikatta atış ve uçuşlar gerçekleştirilecek. Senaryosuna ilişkin bilgi verilmeyen tatbikat, 19 Ekim'de sona erecek. Bulgaristan'da 1962'de kurulan Novo Selo Kara Kuvvetleri Askeri Üssü, 2008'de ABD Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına sunulmuştu.

TSK'nın 3 denizde birden cumhuriyet tarihinin en büyük deniz tatbikatı “Mavi Vatan” 103 gemi ile ve Hava Kuvvetlerinin desteğinde, İHA'ların da kullanıldığı 1-10 Mart tarihleri arasında 10 gün sürecek bir tatbikat gerçekleştiriyor. Zaten kara birliklerimiz aylardır, Güneydoğuda sınır boyunda.

Bu süreçte bütün taşlar yerinden oynadı. AB daha önce, Venezuela'ya karşı ABD'nin yanında yer aldığını açıklarken, 25 Şubat'ta AB Komisyonu Sözcüsü Maja Kocijancic, ABD'ye askeri müdahaleden kaçınılması uyarısında bulundu. ABD'li politikacıların ‘askeri müdahaleyi sık sık gündeme getirmesi sonrası, Avrupa'dan bu açıklamanın gelmesi ‘Washington'a bir uyarı olarak yorumlandı. Venezuela'da çoğunluğu muhalefetin elindeki Ulusal Meclisin Başkanı Juan Guaido, kendini “geçici devlet başkanı” ilan etmiş ve başta ABD olmak üzere Avustralya, Kanada, Kolombiya, Peru, Ekvador, Paraguay, Brezilya, Şili, Panama, Arjantin, Kosta Rika ve Guatemala gibi ülkeler tarafından tanınmış, son olarak Avrupa Parlamentosu da aynı yönde adım atmıştı. Meksika, Türkiye, Rusya, İran, Küba, Çin ve Bolivya ise Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükümetine desteklerini yinelerken, Maduro da gelişmeler üzerine ABD ile diplomatik ve politik ilişkileri kestiğini ancak ticari ilişkilerinin süreceğini açıklamıştı. Bu durumda aslında hem BM Güvenlik Konseyi, hem de NATO ittifakı içinde derin bir çatlak oluşmuştu.

Şimdi, durup dururken Trump'ın kendine yönelik komplolardan söz etmesi, Kuşner'in Ankara ziyaretinin arkasında, cevabını arayan bir sürü soru bıraktı.

Mesela şu haber de sıradan bir haber değil: New York Times gazetesi, ABD'nin Suudi Arabistan'a nükleer silah yapımında kullanılmak üzere nükleer reaktör satma planı yaptığını iddia etti. İran için Nükleer silaha sahip olmak, Suudi Arabistan için olduğundan daha kolay. İran ve Suudi Arabistan arasındaki gerilim ve tehdidin Nükleer tehdit seviyesine yükseltilmesi Siyonist lobiyi çok mutlu edecektir. Böyle bir tehdit, İran yanında Mekke ve Medine'ye yönelik bir tehdit olacaktır. Siyonistler böylece bir taşla iki “kuş” vurmuş olacaklardır.

Bu savaş, sadece “vekalet savaşı” olarak ülkelerde değil, mesela Deutsche Bank ile ya da LIBOR ile yaşanan kriz de, Volkswagen krizi ya da Samsung, Huawei krizi de asıl büyük derin hesaplaşmanın yansıması.

Dikkatler Venezuela, Suriye'ye çekilse de, dünyanın başka yerlerinde, Avrupa ve Amerika'da önemli gelişmeler yaşanıyor. Nisan ayının ilk günlerinde bölgemizde önemli gelişmeler yaşanacak. Sürekli ötelenen ve üzeri örtülen sıkıntılar sessiz ve derinden varlıklarını sürdürüyor ve hatta büyümeye devam ediyor. Bu da halklar üzerinde gelecek günlerin geçen günleri aratacağı endişesini artırıyor.

Hele bunlar olurken bir de “İspanya›da 26 yaşındaki bir kişi, annesini öldürüp, parçalara ayırdı ve beden parçalarını yemek kaplarına koyup pişirerek, köpeğiyle beraber yedi” gibi haberler bu işin tuzu biberi oluyor. Sahi Kaşıkçı'nın cesedine ne olmuştu! Sakın gelenler cesedi yemiş olmasın(!). Hani bir türlü bulunamıyor da! Biliyorsunuz batılı “beyaz efendilerimiz” de, Patrice Lumumba'yı, İngilizlerin Mısır'da Müslüman esirlere yaptıkları gibi asit havuzlarında eritmişlerdi.

Dünya, ABD, İngiltere, Rusya, Çin ya da Suriye'den, İran'dan, Filistin'in işgal altındaki topraklarından, Mısır'dan gelecek kötü bir haberin tedirginliğini yaşıyor.

Selam ve dua ile.

NOT: Dünkü yazımda sözünü ettiğim gazeteci Sırrı Çağlar, zamanla ilgili bir bilgi notu gönderdi. O bilgi notu şöyle: Sayın Erdoğan'ı, İBB'deki Başkanlığı sonrası, AK Parti'nin kuruluş çalışmalarının devam ettiği dönemde, Temmuz 2002 yılında, kurucularından olduğum Habertürk'te konuk etmiştim.. Üstelik o dönemde Sayın Erdoğan'ı birkaç TV dışında ekranlara konuk etmek neredeyse imkansızdı. Canlı yayınlanan ‘'Basın Kulübü'' programında ise, Sayın Erdoğan'a yönelik her türlü muhalif ve sert sorularıma karşılık, programın arasında kendisi ‘'Birlikte çalışabilir miyiz'' teklifini getirmişti. Kendisine “evet” ya da “hayır” diyemedim, çünkü o dönemde mesleğimi yapmak istiyordum. Yazıdaki “Başkanlığı” dönemi değil, hemen sonrası ile ilgilidir.

Haber Ara